Monday, November 19, 2012

Victoria Şelaleleri, Zambiya



Zambiya denince bir anda elimin ayağımın kesildiğini hissettim. Dünyanın üç büyük şelalesinin hiçbirini görmemistim ve bir anda karşıma bunların en ulaşılmazına gitme fırsatı çıkmıştı.

Niagara, Iguasu ve Victoria Şelaleleri dünyanın en büyükleri. En önemli ortak özelleri ise, paylaşılamadıklarından olsa gerek, iki ülkenin sınırında olmaları. Niagara Şelalesi New York şehrine altı saat uzaklıkta ve ABD – Kanada sınırında yer alıyor. Kanadalılar şelalenin Kanada’dan çok daha güzel ve heybetli göründüğünü her zaman belirtmekten gurur duyuyorlar.

Iguasu Şelalesi ise Brezilya – Arjantin sınırında. Güney Amerika turu yapanların en önemli durağı. Hangi taraftan daha güzel ve ihtişamlı görüldüğü hala tartışma konusu.

Victoria Şelaleleri ise Güney Afrika’nın kuzeyinde, Zambiya ve Zimbabwe sınırını çizen Zambezi Nehri’nin üzerinde yer alıyor. Buraya ulaşmak, Afrika’da uçak ucretleri oldukça pahalı ve seferler az olduğu için daha zor. Ayrıca bu şekilde programlarda çok sık hazırlanıp satılmıyor. Bu yüzden Güney Afrika ve Zambiya programı alternatifi oluşunca hiç düşünmeden “evet,” dedim.

Ekim ayı şelaleleri özellikle Zambiya tarafından görmek için iyi bir zaman değil. Yağmurun en az olduğu dönem olduğu için nehrin debisi oldukça düşük. Bu da şelalelerden akan suyun azalması demek. Zambiya tarafında su neredeyse %90 azalıyor. 1800m genişliğindeki şelale ağzında Zambiya tarafının Zimbabwe tarafına göre biraz daha yüksekte olması suyun debisi düştüğünde buraya su akışını azaltıyor. Bu da görsel olarak Zambiya tarafının çok zayıf olmasına sebep oluyor.

Şelaleleri görmek için kaldığımız Zambezi Sun otelinin bahçesinden Ulusal Park’a geçiş yapıyoruz. Sonrasında ise şelalelerin aktığı boğazın tam kenarında yürümeye başlıyoruz. Çeşitli noktalarda seyir terasları yapılmış. Buralardan hemen karşımızda kalan şelaleleri yada su olduğunda şelalelerin aktığı kuru toprakları görebiliyoruz. Bıçak Sırtı “Knife Edge” Köprüsü’nden geçerek bu sefer Zimbabwe ile sınırı çizen Zambezi nehrinin kıyısına geliyoruz. Ama yine çok derin bir yarığın veya boğazın en yüksek noktasındayız. Tam karşımızda yarığın diğer tarafındaki insanlar başka bir ülkede, yani Zimbabwe’deler.



Yürüdüğümüz patika yolların kenarında kırılmış agaç dalları, devrilmiş var. Rehberimiz buralara akşamları fillerin geldiğini ve bu hasarları onların verdiğini söylüyor. Şaşırıyoruz. Ancak yollarda taze fil dışkıları açıkça görünüyor. Bu patika yollara nasıl girdiklerini hayal bile edemiyoruz.

Zimbabwe tarafına geçmek isteyenler için Victoria Şelaleleri’ni sadece bu kadar görmek gerçek bir hayal kırıklığı. Özellikle Zimbabwe tarafında şelalelerden oluşan su bulutunu gördüğünüz zaman şelalenin o tarafının çok daha etkileyici olduğunu anlıyorsunuz.



Gezimizi bitirerek otele doğru dönüşe geçiyoruz. İki ülkeyi bir birinden ayıran boğazı birleştiren tek nokta 1904 yılında inşa edilmiş bir demir köprü. Uzaktan bu köprüyü görerek ulusal park alanından çıkıyoruz.

Yolumuzun üzerinde genelde ahşap ürünlerinin satılan pazarda duruyoruz. Az turist olan bir dönemde olduğumuzdan sıkı pazarlıklar oldukça başarılı sonuç veriyor. Yüklendiğimiz maskeler, heykeller ile ellerimiz kollarımız dolu olarak odalarımıza dönüyoruz.

Victoria Şelaleri’ni görmenin heyecanı ama gördüklerimizin hayalimizdekilerin çok daha azı olmasının verdiği hayal kırıklığını gruptaki herkes hissediyor. Şimdi herkeste bu akşam saatlerinde yapacağımız safarinin heyecanı var...

No comments:

Post a Comment